ERBAA ÜZÜMLÜ KASABASI(FERENGE)
  ----->Fıkra<-----
 

Anlamlı Anlamlı

Karadenizlinin biri hemşerisine anlatıyor :
-Dün belediye otobüsüne bindim; yan koltuktaki adam bilet almamışım gibi bana anlamlı anlamlı baktı.
-Sen ne yaptın?
-Bende bilet almışım gibi anlamlı anlamlı ona baktım.



Zampara Temel


Temel çok güzel bir kadını gözüne kestirmiş. Kızın peşinde ve bir taraftan da nasıl kızı ayartırım diye düşünüyor.
Klasik tavlama usullerinden biri geliyor aklına ve birden kadına dönüp :
- Hadi bize gidelum sağa pul koleksiyonumu cöstereyim.
Kadın şaşırır fakat bozuntuya vermez:
- Peki ya beğenmezsem
- O zaman ciyinur cidersun.





Laz Komandolar


Çoğunluğunu Lazların teşkil ettiği komando bölüğü 10 gündür ormanda, çamurda, aç susuz pislik içinde eğitim yapmaktadır.
11.nci gün komutan çavuş Dursun u çağırdı çavuş,10 gündür bölük gayet iyi bir performans gösterdi bizde onları ödüllendirelim, bugün çamaşır değiştirebilirler artık.
Başüstüne Komitanum.
Dursun çavuş bir heves koşarak bölüğü toplar sizlere çok sevineceğunuz bir haber cetirdum. komitan izin verdi bugün erat çamasir degistirecek, siraya geçin değiştirun.
Temel sen Idrisle.....Ismail sen Kemalla.... Sadik sen Cemalla




Arabam Dışarda


Temel kırtasiyeye girmiş, tezgahtara :
-Pana pir roman lazum, demiş.
Kırtasiye tezgahtarı sormuş :
-Efendim ağır mı olsun hafif mi?
Temel :
-Fark etmez, nasul olsa arabam dışarudadur.




Hasret

Çoktandır memleketinden ayrı olan bir Trabzonlu bir gün yolda giderken memleketine ait bir araba görür ve heyecanla koşarak arabanın yanına gider, bıçağını çıkartarak arabanın lastiğini deler. Havasını koklamaya başlar. Bunu gören arabanın sahibi adamın yakasına yapışır ve sorar:
-“Eşşoğlueşşek lastiği neden deldun da?
Karadenizli gayet sakin:
-“Memleket havası alayrum hemşerum...”





En Büyük Avcı


Temel, Afrika’ya safariye gitmiş. İlk günün sonunda avcılar konuşuyormuş. İngiliz; “Ben 1 gergedan vurdum” demiş. Fransız: “Ben de 1 aslan vurdum.” Demiş. Temel’de; “Ben de 1 noşut vurdum.” Demiş. Ertesi günün akşamı yine İngiliz “Ben 2 kaplan vurdum” demiş. Fransız “ ben de 1 fil vurdum demiş.” Temel “Ben 4 noşut vurdum” demiş.
İngiliz dayanamamış sormuş: “Kusura bakma ama noşut nedir?”
Temel; “Ben de ilk defa burda gördüm. İnsana benzeyen kara kara şeyler, ellerini kaldırıp “noşut noşut” diye bağırıyorlar” demiş.




Cennet Yemeği


Ahçıda karşılıklı oturmuş, Oflu kabak yemeği, Arnavut pırasa yiyordu. Arnavut tabii pırasayı methederek, cennet yemeği deyince. Oflu asıl cennet yemeği kabaktır dedi. Kabaktır, pırasadır diye atışırlarken çekmişler tabancayı. Ahçıyı da çağırıp ona sormuşlar:
-“Doğru söyle bakalım, önce cennetten kabak mı çıktı, pırasa mı?”
Zavallı ahçı bakmış ki durum fena. İşi şöylece tatlıya bağlamış:
-“Adem babamız cennetten çıkarken kabağı eline almış pırasayı da kılıç gibi beline kuşamış da öyle çıkmış.”




Sahipsiz


Yargıç, otomobil çalmak suçundan sanık olarak karşısına getirilen Temel e sordu:
- Otomobil çalmışsın, bunu neden yaptın söyler misin?
- Sahibi yok sanmiştum...
- Peki, sahibi olmadığı kanısına nereden vardın?
- Mezarluğun önine parketmiştu da...






Düşüş


Temel, New York taki gökdelenlerden birinin 53. katında çalışırken aniden ayağı kaymış ve aşağı doğru uçmaya başlamış... 52, 51, 50, 49, 48... Katları yıldırım hızıyla geçen Temel 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2... Ve 1 inci kata geldiğinde kafasından şimşek gibi şu düşünceler geçmiş:
- Sağa çok şükür Tanrum, haburaya kadar sağ sağlim celduk... Birinci kattan düşsen de nasil olsa pişeycukler olmaz.





Pipo


Lazlar kahvede otururken bir arkadaşları içeri girmiş :
- Temel, ineklerinden pipo içen var mı ?
- Yok
- O zaman ahırın yanıyor 




Yassı Tavuk

Karadeniz i gezen bir adam yolda aniden önüne çıkan tavuğu ezmiş. Hayvanı ezdiği için üzüntü duymuş ve gidip sahibine en azından parasını vermek istemiş. Almış tavuğu ve hemen oradaki köye gitmiş. Elindeki tavukla kahveden içeri girmiş ve :
- Affedersiniz; ben hemen köy dışında bu tavuğu ezdim. Sahibini arıyorum, en azından parasını vereyim diye. Acaba bu tavuğun sahibi kim ? Bunun üzerine hep beraber tavuğa bakan Lazlar :
- Hemşerim sen yanlış geldin. Bizim köyde böyle yassı tavuk bulunmaz.




Laz Ve Deniz

Temel ile Dursun balığa çıkmışlar... O gün kısmetleri açık, attıklarını çekiyorlar.
Kayık balık dolmuş.
Dönerlerken Temel, Dursun’a tembihlemiş:
“Ha buraya işaret koy, yarın yine geliriz. Çok balık var burada...”
Ertesi sabah yine denize açılmışlar.
Temel sormuş:
“Ula Dursun, denize işaret koydun mu?”
“Koymadım!”
“İyi halt ettin, şimdi orayı nasıl bulacağız?”
Dursun başını sallamış:
“Ula Temel, hiç denizde işaret durur mu?”
Temel başını kaşımış:
“Haklısın daa, şimdi ne edeceğuz?”
Dursun gülmüş:
“Ben işimi bilirim. Sandalın burnuna tebeşirle işaretimi koymuşum.”




Karışıklık


Temel öksürükten Dursun da kabızlıktan şikayetçidir. Beraber doktora giderler.
Doktor Temel e öksürük şurubu Dursun a da müshil verir. Bunlar ilaçları karıştırırlar.
Bir hafta sonra doktor Temel e:
- Nasıl oldu? Hala öksürüyor musun?
- öksürmeye cesaret bile edemiyorum doktor bey.




Desene Ocağım Söndü

Gurbette çalışan iki Karadenizliden biri izinden dönmüş hemşehrisine havadis veriyordu. “Memlekete kar yağdı kurtlar, çakallar köye kadar indi” deyince, arkadaşı:
-“Bir zarar verdiler mi?”
-“Sizin çilli horozu çakal kaptı.”
-“Peki karakaş nerede?”
-“Eşek karakaş’a tekme atarak öldürmüştü.”
-“Eşek değirmende değil miydi?”
-“Değirmenden babanın tabutunu getirmişti.”
-“Uy, babam öldü mü?”
-“Öldü ya. Ananın ölümüne dayanamadı da.”
-“Ah anam ah! O da mı öldü?”
-“Eviniz yanarken kurtaramadık.”
-“Uy desene ocağım söndü.”




Sayılar Yalan Söylemez


Öğretmen matematik dersinde:
-Çocuklar, dedi, sayılar asla yalan söylemez. Örneğin bir adam bir tarlayı, on iki günde sürerse, on iki adam bir günde sürebilir. Buna benzer bir örnek de siz bulun bakalım.
Öğrencilerden biri kıs kıs gülerek parmağını kaldırdı:
-Örneğin bir vapur Atlantik Okyanusu’nu altı günde geçiyorsa, altı vapur bir günde, yüz kırk vapur bir saatte geçer...






Zeka


Hasan okula yeni başlamıştı ki. İlk günü akşam olup ta eve dönünce, annesi merakla sordu:
-“Ne yaptınız bugün okulda Hasan?”
Çocuk cevap verdi: “Bugün pek bir şey yapmadık galiba. Çünkü yarın yine gideceğiz...”





Nereden Bilsin


Genç bir taşralı öğrenci İstanbul’a hukuk öğrenimi için gelmişti. Fakat büyük şehrin kızları aklını başından alınca, bu güzel kızlar üzerinde ihtisas yapmayı tercih etti.
Öğretim yılının sonuna doğru babası oğlunu ziyarete geldi ve bu arada beraberce şehri dolaşmaya çıktılar. Bir aralık Beyazıtta dolaşırken geniş bir bahçeye girdiler. Karşılarındaki büyük binayı gösteren baba, oğluna sordu:
-“Bu ne yavrum? Hastane mi?”
-“Ben de bilmiyorum,” diye cevap veren delikanlı, o sırada yanlarından geçen bir gence dönüp sordu:
-“Afedersiniz, bu ne binasıdır?”
-“Bu mu, Hukuk Fakültesi...”




Neymiş


Öğretmen Acar’a sordu: “Kamburu olan hayvanın adı nedir?”
-“Deve öğretmenim.”
-“Güzel. Şimdi de bana iki kamburu olan hayvanın adını söyle.”
-“Hecin devesi öğretmenim.”
-“Mükemmel. Sonm olarak üç kamburu olan hayvana ne derler?”
-“Kamburu olan Hecin devesi, öğretmenim.”





Kime Derler

Öğretmen, Pol’e sordu:
-“İki yüzlü kime derler?”
Çocuk cevap verdi:
-“Okula güler yüzle gelen öğrenciye derler efendim!”





Kıssadan Hisse


Amerikada bir ilkokulda öğretmen çocuklara evde ders alınabilecek bir hikaye yaratmalarını, ertesi gün sınıfta okuyacaklarını söylemiş. Ertesi gün çocuklar hikayelerini anlatmaya başlamış.
İlk sırada küçük Suzi varmış. Başlamış anlatmaya:
- Bizim çiftliğimiz var. Bir gün babamla yumurtaları topladık, bir sepete koyduk. Arabayla giderken bir tümsekten geçtik, sepet devrildi ve yumurtaların hepsi kırıldı.
Öğretmen:
- Güzeel. Peki bu hikayeden alınacak ders nedir?
- Bütün yumurtaları aynı sepete koyma.
- Aferim çok güzel. Lily sıra sende.
Küçük Lily tahtaya kalkmış ve anlatmaya başlamış:
- Bizim de bir çiftliğimiz var. Babam yumurtalardan civciv çıkması için onları kuluçka makinesine koyar geçen hafta 12 yumurta koydu. 12 civcivi olacağını sanıyordu, ama sadece 8 inden civciv çıktı.
- Eveeet. Peki burdan alınacak ders nedir?
- Yumurtadan çıkmamış tavukları sayma
- Aferim bu da çok güzel. Billy, sıra sende
Küçük Billy tahtaya kalkmış ve anlatmaya başlamış:
- Amcam Ted Vietnam Savaşına katılmıştı. Bir gün helikopterle bir göreve giderken helikopter vurulmuş. Ted Amcam helikopter düşmeden elinde bir makinalı tüfek, bir kasatura ve bir şişe bira ile atlamayı başarmış. Paraşütüyle yere inerken yolda birayı içip bitirmiş. İnince mermisi bitene kadar makinalı tüfeğiyle 70 kişiyi haklamış. Sonra kasatura kırılana dek onunla 20 kişiyi halletmiş. Sonra da son 10 kişiyi de silahsız bitirmiş.
- Böyle korkunç bir hikayeden alınacak ne ders olabilir?
- İçince Ted Amcama bulaşmayın...





Besbelli


Küçük Mahmut derslerine çok iyi çalışıordu, sonuç olarak daima sınıfın birincisiydi.
Babasının bu işe çok sevindiğini söylemeye gerek yok. O akşam s-da oğlanın getirdiği pekiyilerle dolu karneyi gözden geçirdikten sonra, hafifçe öksürerek genzini temizledi ve “Besbelli bu çocuk zekâsını benden almış,” dedi.
Anne bunun üzerine, “Ona şüphe yok,” diye cevap verdi. “Zira benim zekâm yerinde duruyor.”




Kara Bulutlar


Öğretmen Hayat Bilgisi dersinde bulutların yeryüzündeki suların buharlaşmasından oluştuğunu uzun uzun anlattıktan sonra ön sıralarda oturan öğrencilerden birine şu soruyu sordu :
-Söyle bakalım oğlum, kara bulutlar neden olur?
Çocuk düşündü , yutkundu, birşey diyemedi. Onun yanında oturan küçük kız çocuğu parmak kaldırarak şu cevabı verdi :
-Kirli sulardan olur öğretmenim!..





Hangi Sınıf

Bir gözlem:
Üniversitenin ilk günü dekan bir sınıfa girdi ve Günaydın! dedi.
Sınıf hep birden
Günaydın, hocam! deyince,
A! Siz birinci sınıfsınız, dedi.
Sonra açıkladı:
Bir hoca sınıfa girip
Günaydın! dediğinde, hepsi, Günaydın, hocam! derse, birinci sınıftırlar; gazetelerini ortadan kaldırıp kitaplarını açarlarsa ikinci sınıftırlar; hocayı görmek için gazetelerinin yukarısından bakarlarsa üçüncü sınıftırlar; ayaklarını sıraya koyup gazetelerini okumaya devam ederlerse dördüncü sınıftırlar.
Hoca içeri girip Günaydın! dediğinde, bunu not alıyorlarsa master öğrencisidirler.





Biyoloji Sınavı


Biyoloji dersinden yapılacak sınav için sınıftaki herkes acayip çalışmış, notlar fotokopiler havada uçuşmuş. Daha sonra sınavın yapılacağı gün gitmişler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok sadece sıra sıra mikroskoplar.
Hocada başlarında bekliyorken demiş ki, Bu mikroskoplarda lam da bir böceğin bacağı var, sınavınız bacağından böceği tanımak
Tabi hemen itirazlar ama fayda etmemiş, hoca dediği dedik. Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş. Ama bir şey yapamıyorlar. En sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış.
Hoca arkasından seslenmiş Kimsin ulan sen, kapıyı çarpıp çıkıyorsun?Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış Tanısana hadi lan tanısana kim olduğumu




Müşkülpesent

Bir toprak ağası oğlunu üniversiteye göndermişti. Sene sonunda oğlu köyüne dönünce, merakla sordu baba:
-“Oğlum kaçıncı oldun?”
-“İkinci,” dedi delikanlı.
-“Yazık emeklerime. Ben seni oraya birinci olasın diye göndermiştim.”
İkinci yıl delikanlı çok daha fazla çalışır ve bu sefer gerçekten birinci olarak döner. Sonucu babasına söyleyince adam aksi aksi başını salladı ve hayıflanarak:
-“Sen birinci oldun ha? Yazık! Demek o üniversite de üniversitelikten çıktı ha!”




Sorsana

Öğretmen dalgın gözlerle sınıfı süzdü, sonra birden seslendi:
-“Hey, en arkadaki delikanlı.. Sen... Kalk eğildiğin yerden... Ezbere anlat ev ödevini.”
-“Ben mi? Bilmiyorum ki.”
-“İnanılacak şey değil. Peki, ne yaptın dün akşam sen?”
-“Hiç arkadaşlarla meyhaneye gidip, önce bir kadeh içki içtim. Sonra da kahvede tavla oynadık...”
-“Ne? Utanmadan bir de söylüyorsun bunu ha? Peki ne diye geldin sen buraya?”
-“Ben mi? Bozuk kaloriferleri tamire geldim... Ben kaloriferciyim...”




Bir Soru Bir Örnek


İmtihanda müfettiş sordu:
-“Isının cisimler üzerinde etkisini söyler misiniz?”
Öğrenci uzun uzun düşündü, bir süre gözleri tavana takılıkaldı. Bir türlü hatırlayamadı. Öğretmen yardım etmek istedi:
-“Uzar efendim.”
Sorunun cevabı tamamdı. Müfettiş tekrar sordu:
-“Şimdi de, günlük bir örnek ver bakalım,” dedi.
-“Mesela yazın sıcak havalarda...”
-“Evet,” dedi müfettiş. “Evet, devam et...”
-“Meselâ, yazın sıcak havalarda günler uzar...”




İyiliğe Kemlik

Okulda cezaya çarptırılan Acar başından geçeni annesine anlatıyordu. “Öğretmenin sandalyesinin üstüne bir raptiye koydular.”
-“Sen ne yaptın?”
-“Yapmaz olur muyum...Raptiyenin batmaması için, öğretmen tam oturacağı sırada sandalyeyi çektim, dayağı da ben yedim...”



İmkansız Mı Değil Mi

Baba öfkeyle bağırıyordu: “Rezalet! Kepazelik! Okulda iyice sermişsin. Hiç çalışmıyorsun.”
-“Ama baba, o kadar çok ders yığılıyor ki, başarmak imkânsız.”
-“Ne demen imkânsız?” Ben Türkçede imkânsız diye bir kelime bilmiyorum.”
Babasının bu sözü üzerine, oğlu odadan çıktı. Banyodan dişmacunu tüpünü alıp döndü, tüpü masanın üzerine sıkıp boşalttı. Sonra seslendi:
-“Haydi bakalım, doldur şimdi bu macunu tüpe!”




En Önemli Üç Gıda

Öğretmen uzun uzun proteinler, karbonhidratlar, yağlı maddeler konusunda bilgiler verdi, insanların beslenmesi ile ilgili açıklamalar yaptı... Sonunda bir soru sordu.
-“Siz bana, insan için en önemli olacak gıdalardan üçünü sayabilir misiniz.”
Arkalarından bir öğrenci seslendi:
-“Sabah kahvaltısı, öğle yemeği, akşam yemeği efendim.”






Tasa

Öğretmen coğrafya dersini sona erdirmişti ki, bir çocuk parmak kaldırarak sordu:
-“Sahi, dünyamız günün birinde yok mu olacak, öğretmenim?”
-“Evet, çocuğum.”
Öğrenci bir an düşündü: “Peki, uçmakta olan uçaklar o zaman nereye inecekler.”




Müzayede Tellanın Oğlu

Bir müzayede tellâlının oğlu o akşam okuldan dönünce babasıma hesaptan sıfır aldığını söyledi.
-“Öğretmen bana 2 kere 12’nin kaç yaptığını sordu ve benim verdiğim rakamı reddetti.” Diye izah etti.
Baba sordu: “Peki, sen 2 kere 12 kaç eder demiştin?”
-“Yirmi iki ama öğretmen kabul etmedi.”
-“O zaman 23 deseydin!”
-“Tam diyecektim ki arkadaş, benim ağzımı açmama vakit bırakmadan 24 diyiverdi. Neticede, onun rakamını kabul ettiler tabii.”




Yükte Hafif

Profesör, erkek beyninin, kadın beyninden aşağı yukarı yüz gram daha ağır olduğunu açıkladıktan sonra, kız öğrenciye bu farkın ne anlama geldiğini sordu. Doktor adayı genç kız güldü.
-“Beyinler arası farklılaşmada esas olan miktar değil, kalite farkıdır hocam...”



Kimmiş

Nuri okuldan eve bir gözü mosmor dönmüştü. Annesi çıkıştı:
-“Aşk olsun gene mi döğüştün mektepte?”
-“Şey... Büyük bir çocuğun bir küçüğü döğmesine engel olmaya çalıştım da anneciğim...”
-“Afferin, bak bu cesaret işi. Kimdi o küçük?”
-“Ben anne...”


.
www.ferengeli.tr.gg
Sitemiz Yeni Açılmıştır
Lütfen Emeğe Saygı
Ferengeli
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol